14 Şubat 2019 Perşembe

Taburculuk Aşk Getirir

Aslında yazmış olduğum; lakin henüz yayınlamadığım bir yazım var. Hazırda duruyor; ama ben onu yayınlamadan önce başka bir şeyler karalamak istedim.

Son birkaç gündür üretimsel herhangi bir şey yapamadım; çünkü biraz hareketli birkaç gün geçirdim. Zira dün hastaneden taburcu oldum. =)

Şöyle gelişti aslında; son birkaç gündür kan değerlerim kayda değer şekilde artış gösterdi. Nasıl oldu o iş derseniz, bir miktar tedavisel yükleme yaptılar. Terapiden sonra değerler düşüyor. Sonra da yükselmesi bekleniyor. Benimkileri bekledik bekledik bir türlü yükselmedi. Doktorlar da şöyle bir gazlamak istediler benim anladığım. Ona uygun bir tedavi denediler. Bedenim de hızla cevap etti ve yükselme kısmına geçti. Her gün kan alıyorlar hastanedeyken. Değerleri günlük takip ediyorlar. Baktılar durum güzelleşiyor, tedavinin de devamına karar vermek gerekiyor. O yüzden ufak bir taburculuk gelişti. Bir hafta sonra tekrar kontrole gideceğim. Yine hastaneye yatış yapabilirim. Ona gittiğimde karar verecekler. Tedavinin nasıl devam edeceğine karar verdikten sonra; ama o zamana kadar, yani bir hafta boyunca evdeyim. Hava güzelse dışarı çıkıp yürüyüş yapma iznim var. Kalabalıklardan uzak durmam gerekmekte. Dışarı da maskeyle çıkmam gerekmekte tabii ki.

Bu ön bilgileri verdikten sonra, hastanede geçen bir ayın sonunda eve gitmenin ya da hastane odası dışında olmanın nasıl bir deneyim olduğundan bahsetmek istiyorum esas. İçim pır pır bu konuyla ilgili olarak.

Öncelikle beni odadan tekerlekli sandalye ile çıkardılar. Yürüyebilmek bir kriter değil o noktada hastane için. Hastane sınırları içinde yatışlı bir AML hastasıysan, hiçbir yere yürüyerek gidemiyorsun. Yürüyüş sadece kaldığın oda içinde mümkün. Geri kalan yerlere mutlaka tekerlekli sandalyeyle götürüyorlar. Gittiğin yerler de zaten sadece tomografi, ultrason odaları oluyor. O da ancak ateşlenirsen falan. Dolayısıyla hastaneden çıkana kadar da sandalyede oturdum. Kapıya kadar getirdiler. Babam arabayı girişe çekti. Sonra bir ay sonunda ilk defa dışarının havasıyla buluştuk. Yağmur yağıyordu ve yağmurun nasıl koktuğunu hatırlamıyordum. Hatırladığım gibi de kokmadığını fark ettim koklayınca. Biraz kirli bir koku vardı çünkü. Kurumlu koku, bildin mi?

Eve geldik. Ev hastaneye çok yakın. İzmir'deki evimiz çok aydınlık. Çok ferah. Her yerden güneş alıyor, eğer güneş varsa. Taburcu olma ihtimalimizin olduğunu öncesinde düşündüğümüz için babam biz gelmeden önce evi hazırlamıştı da. Mis gibi odama yerleştim. Sonra bir güzel filtre kahve içtik. En özlediğim şey o oldu hastane yaşamı boyunca. Bir lezzetli geldi ki o filtre kahve.

Halam mis gibi yemekler yaptı. Akşam yediğim her lokmanın lezzeti aynıydı. Hatta artarak ilerlemiş olabilir. Marjinal fayda teorisi yalandı o anda benim için.

Sabahında hastaneden çıkmadan önce kemik iliği biyopsisi alındığı için birazcık popom ağrıyordu ve yürürken ufak topallamacam oldu gün içinde; ama yine de bol bol evin içinde yürüdüm. Koridorları gezdim. Mutfakta oturdum. Salonda oturdum. Mesajlara cevap verdim; ama telefonları açmadım. Biraz uzak kalmak istedim. Sonra da uyudum zaten. Gece hastanede uyandığım saatlerde yine uyandım; ama sonra hemen uyudum. Sabah da hastane standartlarına göre baya geç sayılabilecek bir saatte kalktım. Sekiz buçukta falan.  =)

Bugün dün gibi değil. Bugün hava güneşli. Çamaşırları balkona astık. O kadar güneşli.

Sabah balkonda bir miktar vakit geçirdim. Havayı kokladım. O kadar güzel ki. Sonra inanılmaz muhteşem bir kahvaltı ettik. Marjinal fayda teorisi hala yalan.

Annemin kanser atlatan ve tedavi süreci de bir seneye yakın süren bir arkadaşı demişti ki bana, "pencereden baktığında hayat çok güzel gelecek, çok ufak şeylerin güzelliğini fark edeceksin." Ben hep ufak güzellikleri fark etmişimdir; ama bu seferki güzellik çok farklıydı. Yaşadığım şiirselliği anlatamam. Üstelik şiirlere de bayılan bir karakter değilimdir. Bugün şiiri hissettim. Bugün aşkı hissettim. Sevgililer Günü çok saçma gelir; ama bugün başka oldu gerçekten. Bugün bir kez daha kalbimin her şeye karşı aşkla çarpmasını hissettim.

Birazdan yemek yiyip sonrasında da deniz kenarına yürüyüşe gideceğiz. Sonra ben bir kez daha hayatın bu kadar güzel ve mucizevi olmasına şükredeceğim.

2 yorum:

  1. İlaydacım senin adına çok sevindim hastaneden taburcu olduğuna....tüm güzellikler seninle olsun. Bütün arzuların dileklerin gerçekleşsin. Senin gibi pozitif olmayı çok isterdim ama beceremedim. Sen çok şanslısın arkanda kocaman güzel büyük ailen var. Aydınlık günler seni bekliyor bu azmini sevgini hayata bakış açını hiç kaybetme canım bir tanem ❤❤❤

    YanıtlaSil
  2. İlaydacım bu blogdaki yazılarını okuyorum o kadar akıcı bir şekilde duygularını paylaşıyorsun ki muhteşemsin sen aslında yazar olmalısın. En kötü anları bile bahara döndürebilirsin... önün hep bahar olucak asla ümidini ve moralini bozma güzel tatlı kızım

    YanıtlaSil