3 Şubat 2019 Pazar

İlotar AML Bükücü

Dedim ki sigarayı bırakmayı çok istiyorum. Dedim ki gitmelerim geldi, biraz ya da belki hepten buralardan uzaklaşmak istiyorum. Dedim ki kendime bakmak, kendime değer vermek istiyorum. Dedim ki çok sevilmek istiyorum. Dedim ki üretmek istiyorum. Dedim ki 2018 çok güzel geçti, 2019’da daha iyisini istiyorum.

Çok zaman önce değil, yakınlarda dedim. Bundan daha iyi nasıl olur dedim.

Tüm isteklerime, sorularıma tek bir hamleyle cevap buldum. O hamle bedenimin hamlesiydi. Lösemi oldum.

Akut Miyeloid Lösemi. Duyunca irkiliyor insan, yalan yok. Lösemi kelimesi beynimize kötü kodlanmış. Filmlerden, hikayelerden. Amansız hastalık denmiş. Bilmiyorsun, korkuyorsun duyunca. Adını söylemesi zor geliyor. Doktorun suratına bir tane patlatasın geliyor ağzını topla diye. Yapamıyorsun. İçinde, kalbinde, midende, sana bunu yaşatan tüm o hücrelerinde, iliklerinde panik içinde korkuyu hissediyorsun; ama dışavurumu katatonik bakışlar ve tepkisizlik, hatta belki duygusuzluk oluyor. Boş boş bakarak dinliyorsun sanki tanımadığın birine teşhis konmuş gibi. Ya ben daha dün iki bira içiyordum, benim yarın oyunum vardı, emin miyiz, kesin bilgi mi? Ya bakın benim çok işim var, beni oyalamayın. Sen bunları düşünürken sana tedaviyi anlatıyorlar. Bir bok anlamıyorsun. Kafan asla orada değil zaten.

İlk şoku atlattıktan sonra kabullenme kısmı geliyor. Ne kadar çabuk kabullenirsen o kadar bitti say. Kabullenmek anahtar. Benim kabullenmem bence baya kısa sürdü.

Kendime soru sordum. Bu neden benim başıma gelmiş olabilir? Sonra hemen cevaplar gelmeye başladı. Sigarayı bırakmak istiyordum. Bıraktım mı? Evet. Gitmelerim gelmişti. Gittim mi? Evet. Kendime bakmak istiyordum. Bakmaya başladım mı? Evet. Üretmek istiyordum. Bunun için vakit yaratmak istiyordum. Vaktim var mı? Tonla. Daha kaliteli yaşamak istiyordum. Yaşıyor muyum? Evet.

Bütün bu saydıklarımın olması için lösemi mi olmalıydım? Lösemi olmadan bunlar olmuyor muydu? Demek ki olmuyordu. Bu hastalığın benim hayatıma dokunması gerekiyordu. Bana hiç bilmediğim bir şeyleri öğretmeye geldi, hiç aklıma gelmeyen şeyleri fark ettirmeye geldi belki. Süreç içinde göreceğiz daha neler katmaya gelmiş. Ne hediyeler getirecek hayatıma, hepsini göreceğiz nasılsa.

İşte tam olarak böyle kabullendim hastalığı. Biraz şiddetli bir grip gibi davranmaya başladım. Diğer hastalıklardan farkı tedavi sürecinin o hastalıkların tedavi sürecine göre biraz daha uzun olması. Sabır gerektirmesi. Açıkçası başka da bir numarası yok. Belirli bir tedavi şekli var. O uygulanıyor. Süresi, sürecin ilerleyişi az çok belli. Kişiden kişiye değişen şeyler var tabii ki; ama genel minval net. Hastaya düşen pay kendisine söyleneni yapmak, moralleri yüksek tutmak, iyileşeceğini bilmek, steril ve hijyenik olmak. Geri kalanı doktorların, hemşilerin sorumluluğu. Herkes kendi sorumluluğunu hakkını vererek yaptığında 6-8 ay gibi bir sürede tamamen iyileşme sağlanıyor zaten. Sonrasında da artık bedenini dinlemen gerekiyor.

Bedenimiz bizimle çok güzel konuşuyor. Bize derdini çok güzel anlatıyor biz duymayı bildiğimiz sürece. Duymazsak işaretler gönderiyor. Hala duymazsak masaya yumruğunu vuruyor ve kendini dinletiyor zaten. Lütfen bedeninizi dinleyin. Ona kulak verin. O sizi mutlaka yönlendiriyor.

Bunu yaparken zihninizi ve ruhunuzu da dinleyin lütfen.

Zihin, ruh ve beden üçlüsü uyumluysa hayat da uyumlu. O zaman akışta kalabiliyoruz işte. O zaman anı yaşamak denen şeyi yapabiliyoruz. O zaman her şeyin tadını çıkarmayı beceriyoruz.

Buraya bir yılı aşkın süredir yazmamışım. Sanırım bundan sonra yazacağım yeniden; çünkü hissettiğim ve paylaşmak istediğim çok şey var. Burası da benim his ve paylaşım fanusum zaten. Kendimi en güzel ifade ettiğimi düşündüğüm yer. Buna da vesile oldu bak bu lösemi.

Bir de son olarak arkadaşlarım ilotar son AML bükücü dediler. Ben son kelimesini kaldırdım. Benden sonra da bunu bükecek bir sürü insan olacak. O yüzden sadece ilotar AML bükücü diyorum. Sonradan da öğrendim ki Fince’de ilo keyif (joy) demekmiş. Bir kelimenin sonuna -tar eki geldiğinde de o işi yapan kadın anlamını veriyormuş. Hatta eski Fince’de x tanrıçası anlamına geliyormuş. Yani ilotar Fince keyif tanrıçası demek oluyor diyebiliriz. Ben çok sevdim, kabul ettim.

Bir keyif tanrıçası ve AML bükücü olarak hepinize keyifli pazarlar diliyorum.

1 yorum: