28 Mayıs 2012 Pazartesi

Phantom of the Opera

Tam 12 kez sahneledik, evet!

Mart ayıydı. Prodüksiyon toplantıları oluyordu. Gidiyoruz, geliyoruz. Bir sıkıntı, bir bunaltı. İçim şişiyor, hiç istemiyorum; ama çıktık bir yola artık. Yarı yolda bırakmak olmaz. Sözüme güvenilmiş. Boşa çıkarmak, söz tutmamak-çok zor durumda kalmadıkça-tercih ettiğim eylemler değil. Yapacak hiçbir şey yok. Madem buradayım, tadını çıkaracağım. Söylenmeyeceğim. Anın keyfiyle hareket edeceğim. Tecavüz kaçınılmazsa muhabbeti tam. Bu arada aşkından öldüğüm geberdiğim sevgilimle ayrılığımızın 3. ayı olmuş. Ben hala mal gibiyim.

Sonra Nisan oldu. Biraz işin içine girmeye başladık. Teknik toplantılarımız başladı. Script üzerinden gidiyoruz. Neler yapabiliriz tartışıyoruz, kafa çalıştırıyoruz. Yönetmen, sahne amiri ve ben çay-sigara eşliğinde bir güzel bütün oyunu okuyoruz defalarca. Sonra provalara gitmeye başladık. Oyuncular neler yapmış bakalım, görelim. Baktık, gördük. Onlar baya ilerlemişler, bizim daha yolumuz var. Daha tam hakim değiliz; ama olmak zorundayız.

Bir zaman sonra artık provaları sahnede almaya başladık. Teknik her şey hazır olmalıydı tabii; ama değildi. Bizim dışımızda gelişen birçok sorun oldu, onları aştık bir şekil. Oyuncular bizi yeni yeni tanıyorlar, güvenemiyorlar daha. İşimizi iyi yapabiliyor muyuz bilmiyorlar, emin olamıyorlar. Ben de olamıyorum. Zira ilk defa sahne arkasında çalışıyorum. Evet, bildiğim, aynı sahneyi paylaştığım, güvendiğim birçok insan da var; ama telaşlıyım da bir yandan. Korkuyorum; ama güveniyorum da kendime. Çeşitli çelişkili duygular. Bir yandan hala aşk acısı çekiyorum. Gerizekalıyım çünkü. Yine de kafam çok dağılıyor, unutuyorum artık zaman zaman acı çektiğimi.

Sonra gösteri zamanı geldi. Mayıs. Hazırız artık. Eminiz kendimizden. Oyuna belki de herkesten daha çok hakimiz. Artık bize güveniyorlar. Gördüler, yapıyoruz.

Tam 12 kez sahneledik, evet! Mayıs ayı boyunca Türk Amerikan Derneği Coşkan Daş Sahnesi'nde her hafta Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri oynadık. 12 kez botu çektim. Chandelier 12 kez düştü sahneye (aslında denemelerle daha fazla). 12 kez gösteriyi kutladık. 9. oyundan önce fark ettim ki kalbim acımıyor. Git dedim ona, çık git hayatımdan. Samimi (sanırım en nefret ettiğim kelime) olduğuna inanmıyorum. Saygısız buluyorum seni. İstemiyorum artık.

Çok fazla insan tanıdım yepyeni. Hepsi çok berrak, hepsi çok saydam, hepsi çok güzel. İyi ki varlardı. İyi ki tanıdım. Sanki yüzyıldır tanışıyormuşçasına eğlendik dün, son kez kutladık şarkılarla, türkülerle.

Sanki hayatımda ilk kez sahne işi yapıyormuşçasına heyecanladım. Sanki daha önce hiçbir oyunun son temsilini yaşamamış gibi duygulandım.

Çok iyi geldi bana Phantom. Hem de tam 12 kez!