26 Kasım 2013 Salı

Zaman değil de mekan önemli bazen. Bazen doğa, bazen insanlar. Mesela sözcükler hiç önemli değil; ama tanımlar önemli aslında.

Bazen sigarayı içmek değil de sigarayı o manzaraya karşı içmek önemli. Bazen manzaraya bakmak değil, orada gördüklerin önemli.

Bir de hep olan var. Misal sen. Misal duyguların. Misal Ege'ye gittin. Güneş var, durgun deniz var, renk var, tatlı huzur var. Misal Karadeniz'desin. Yağmur var, bulut var, dalgalar var kocaman, gri var. Tatlı olmayan bir huzur var orada. 

Ne dersen de, adını sen koy. Sözcük önemli değil ya, içerik önemli işte. Nerede olursan ol, özne hep sensin. Hep varsın orada. Sen yine sensin. İstediğin kadar sen olmaktan çık, yine sensin. O da senin sen olmaktan çıkmış halin.

Hani hayat güzel ve kuşlar da uçuyor ya zaten, yeşil varken, mavi varken sen niye olmayasın? Aşk niye olmasın? Varsın değil mi? Varsın, varsın. Biliyorum.

21 Kasım 2013 Perşembe

Şimdi sen mi kendini tanıtmalısın, yoksa ben mi seni tanımaya çalışmalıyım? Sen ne kadar tanıtırsan ben o kadar tanırım seni diye mi yaklaşmalıyım, yoksa sen tanıtmasan da kendini ben seni tanımak için çaba gösterir ve girdilerden daha fazla çıktı alabilirim aslında diye mi yaklaşmalıyım?

Bu noktada kafam biraz karışık. Bilemiyorum. Bir sürü yeni insanla tanışıyorum. Hepsini çok merak ettiğim söylenemez; ama merak ettiklerim var tabii ki. Ben istiyorum ki karşımdaki kendini tanıtmak istediği kadar tanıtsın. Ben zaten gerekirse deşerim; ama o gerekirsenin sınırı nedir onu bilemiyorum aslında tam olarak.

Şimdi ben karşımdakini zorlasam kendisini açması için - zorlamak derken soru sormak gibi daha sakin eylemleri kastediyorum - o istemediği sürece ben ne kadar bir veri elde edebilirim ki? Ya da elde ettiğim veriler ne kadar doğru, tam olabilir?

Gözlem, birini tanımak için iyi bir yöntem; ama tek taraflı. Paylaşımsız bir eylem aslında en temelinde. Konuşmak, vakit geçirmek daha paylaşımlı bir tanıma yöntemi. Hem zaten ister istemez gözlemi de beraberinde getiriyor. Paylaşmazsak nasıl tanırım mesela seni? Ne kadar tanıyabilirim ya da?

Aslında çok da komplike bir durum yok. Doğru ya da yanlış da yok da işte merak ettim, hangisi daha verimli diye. Paylaşımı maksimum, kopukluğu minimum tutarak, karşımdakini de en doğru şekilde tanımaya çalışarak optimum bir iletişim yakalamaya çalışıyorum. Zorlama değil de şöyle kendiliğinden, doğalından gelişen. Sadece ben tanımak istediğim için değil, karşımdaki de kendini tanıtmak istediği için tanışalım istiyorum. Öylesi daha güzel değil mi?