12 Nisan 2013 Cuma

Umudumu kaybedemiyorum ben. Elimde değil yani. Yapıma aykırı. Hayatın her şeye rağmen muhteşem olduğuna dair inancımı yitiremiyorum. Müziğin yarattığı harika histen uzaklaşamıyorum. Gülmeden geçiremiyorum hiçbir günümü. Bazen kocaman, bazen minicik motivasyonlarım var; ama onlar hep bir şekilde var işte. Kaybedemiyorum onları. Benim dünyam fazla renkli, fazla hayalperest; ama hangi dünyanın gerçek olduğunu nereden biliyoruz ki? Hangi zamanın doğru olduğunu ya da? Yaşadığımız herhangi bir anın - zihnimizde ya da somut dünyamızda - ne kadar gerçek olduğuna kim karar veriyor? Benimkine ben karar veriyorum mesela. Bazı şeylerin sadece zihnimde olması onları yaşamadığım anlamına gelmez. Gelir mi? Yaşıyorum ben. Hissediyorum sonuçta. Hani daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi ilk defa denediğinizde bazen onu yıllardır yapıyormuş gibi hissedersiniz ya - ya da hisseder misiniz - işte ondan. Bazen düşünüyorum, zihnimde duyduğum, sadece benim duyduğumu zannettiğim müziği aslında başkası da duymuş mudur diye. Ya da sadece benim gördüğüme inandığım bir görüntüyü başkası da görmüş müdür acaba? Benim hissettiğimi bir başkası da hissedebiliyorsa diğerleri neden olmasın?